ARAŞTIRMALAR
Cem Sultan ve Aksaray
Osmanlı’nın Asi Şehzadesi Cem Sultan ve Aksaray
Fatih Sultan Mehmed’in Şehzade Bayezid ve Şehzade Mustafa’dan sonraki üçüncü oğlu olan Cem Sultan, 1459 yılında Edirne’de doğdu. Annesi, Fatih’in yedinci eşi olan Çiçek Hatun’dur. Daha 10 yaşında iken Kastamonu’ya sancak beyi olarak gönderildi ise de kısa süre sonra İstanbul’a geri çağırılmıştır. Daha sonra büyük kardeşi ve Konya sancak beyi Şehzade Mustafa’nın 1474 yılında 24 yaşında ölümü üzerine, henüz 15 yaşında iken Konya sancak beyliğine atandı. Bu atama ile Aksaray ve çevresinin Cem Sultan ile 8 yıl sürecek olan ilişkisi başlamış oldu.
Şehzade Cem, Konya sancak beyliğine atandığı sırada, Aksaray ve çevresindeki Osmanlı egemenliği henüz altıncı yılında idi. Osmanlı’nın Anadolu’daki en önemli rakibi olan Karamanoğlu Beyliği’nin varlığına 1468 yılında son verilmiş ve Aksaray da dahil olmak üzere bu beyliğin toprakları “Karaman Eyaleti” adı altında Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştı.
Şehzade Cem, bölgeye gelir gelmez bu yeni eyaletin ileri gelenleri ve Karamanoğlu Beyliği döneminin nüfuzlu aileleri ile sıcak ilişkiler kurmaya çalıştı. Bu davranışındaki amacı elbette yıllarca Osmanlı ile mücadele etmiş bölge halkının kalbini İstanbul’a ısındırmak ve Osmanlı egemenliğini kalıcı hale getirmekti. Şehzade Cem’in bu yolda izlediği usulün baskı ve cebirden ziyade, yumuşak bir yaklaşım olduğu anlaşılmaktadır. Konya’daki sancak beyliği görevi sırasında bölge halkıyla oldukça iyi geçinen Şehzade Cem, bu sayede eski Karamanoğlu ileri gelenlerinin sorun çıkarmalarını engellemeyi başardı. Etrafında topladığı bölge alimleri ve sanatkarlarıyla genç yaşına rağmen samimi ilişkiler kurdu. Ayrıca Karamanoğlu Beyliği döneminde tımar ve zeamet sahibi olan eski askerlerin ve beylerin ellerinde tuttukları ikta gelirlerinin çoğunu yeniden tasdik ederek bunların konumlarını muhafaza etmelerini ve Osmanlı Devleti’ne sadık kalmalarını sağladı. Bu kapsamda Aksaray bölgesinde geçmişi Karamanoğlu Beyliği dönemine kadar uzanan çok sayıdaki tımar, zeamet ve tasarruf hakkı da, Şehzade Cem tarafından tekrar tasdik edildi. Bu gibi davranışlarıyla Şehzade Cem’in Konya, Aksaray, Niğde ve Ereğli bölgelerindeki yerel halkla yakın ve samimi ilişkiler kurmayı başardığı anlaşılmaktadır. Bu yıllarda Şehzade Cem’in defalarca Aksaray şehrine gelmiş olduğu da kesindir.
Ancak Şehzade Cem için her şey babası Fatih Sultan Mehmed’in ölümü ile tamamen değişti. Fatih Sultan Mehmed, 3 Mayıs 1481 tarihinde yerine geçecek varisi işaret etmeden ölmüştü. Bu ölüm haberini Amasya’da sancak beyi olarak görev yapan ve yakın ekibi içinde Aksaraylı Cemali ailesi de bulunan 33 yaşındaki Şehzade Bayezid, Şehzade Cem’den önce haber alıp hızlıca İstanbul’a gitmiş ve 22 Mayıs 1481’de Osmanlı tahtına oturmuştu. Babasının ölüm haberi ile ağabeyinin tahta oturduğu haberini aynı anda ancak Haziran başlarında alabilen 22 yaşındaki Şehzade Cem ise bu durumu kabul etmedi ve tahtta kendisinin de hakkı olduğunu ilan etti.
Cem Sultan ile Kasım Bey’in Konya ve Aksaray önlerinden çekilerek Taşeli’ne gitmelerini ve onları takip eden II. Bayezid kuvvetlerini gösteren Batılı bir tasvir.
Cem Sultan, babası Fatih’in taht için kendisini varis seçtiğini ve Bayezid’in tahtta hakkı olmadığını iddia ediyordu. Bu nedenle kendisine bağlı Karaman Eyaleti askerlerini toplayarak Bursa’ya doğru ilerlemeye başladı. 4 Haziran’da 4000 kadar askerle Bursa’ya savaşsız bir şekilde giren Cem Sultan, burada kendisini “Osmanlı Sultanı” ilan ederek adına para bastırdı ve hutbe okuttu. Aynı zamanda İstanbul’da tahta çıkmış olan ağabeyi II. Bayezid’e de ülke topraklarını paylaşma teklifinde bulundu. İstanbul’daki komutanların ve beylerin bağlılığını kazanmayı başaran II. Bayezid ise bu teklifi şiddetle reddetti ve büyük bir ordu ile Bursa’daki kardeşinin üzerine yürüdü. 22 Haziran 1481 günü Bursa şehrinin doğusunda yapılan Yenişehir Savaşı’nda ağır bir yenilgiye uğrayan Cem Sultan, hızla Konya taraflarına çekildi. Konya’da yeterince destek bulamayacağını anladığında ise önce Tarsus’a ve burada Mısır Memlük Sultanı Kayıtbay’dan aldığı davet üzerine de Kahire’ye gitti. Bu arada içerisinde Aksaray’ın da bulunduğu Karaman Eyaleti, II. Bayezid kuvvetlerinin kontrolüne geçti ve Konya sancak beyliğine II. Bayezid’in en büyük oğlu Şehzade Abdullah atandı. Bu el değiştirme sırasında başta Konya olmak üzere bölge şehirleri oldukça zarar gördü.
Cem Sultan’ı Roma’da Papa VIII. İnnocentius ile birlikte tasvir eden ve Bernardino di Betto Betti (Pinturicchio) tarafından çizilen tablo.
Cem Sultan, yaşadığı ağır yenilgiden sonra geldiği Mısır’da yaklaşık bir yıl süreyle kaldı. Burada Memlük Sultanı Kayıtbay tarafından kendisine hürmet gösterildi ve bir Sultan gibi ağırlandı. Bu arada Cem Sultan, Mekke’ye de giderek hac ibadetini yerine getirdi. Kahire’ye döndüğünde ise Anadolu’dan tekrar davetler almaya başladı. Özellikle firari Karamanoğlu beylerinden Kasım Bey’in II. Bayezid’e karşı ortak hareket çağrısı Cem Sultan’a çok cazip geldi. Bunun üzerine Cem Sultan şansını bir defa daha denemeye karar vererek Mısır’dan ayrıldı ve 1482 yılının Mayıs ayında Adana’ya geldi. Cem Sultan, Adana’da Kasım Bey ile görüşerek bir ittifak antlaşması yaptı. Bu antlaşmaya göre, Cem Sultan Osmanlı tahtına çıkmayı başarırsa, yapacağı yardımlar karşılığında tüm Karaman Eyaleti’ni Kasım Bey’e vermeyi vaat etti. Bu arada Ankara sancak beyi olan Mehmed Bey’in de kendisine destek vermesi, Cem Sultan’ı daha da cesaretlendirdi.
Cem Sultan ve Kasım Bey, hızla hareket ederek 27 Mayıs 1482’de Konya’yı kuşattılarsa da burada bulunan Şehzade Abdullah ile Gedik Ahmed Paşa’yı ele geçirmediler. Bu arada Konya halkı da bir yıl önce yaşanan sıkıntıların tekrarlanması korkusundan dolayı şehrin kapılarını Cem Sultan ile Kasım Bey’e açmadı. Buradan Ankara taraflarına giden Cem Sultan, Osmanlı birliklerinin ilerdiği haberini alınca Kasım Bey’le birlikte Aksaray önlerine geldi. Aksaray halkı da aynı Konya halkı gibi kapılarını Cem Sultan’a açmadı ve II. Bayezid tarafında olduklarını açıkladı. Daha iki yıl öncesine kadar samimi ilişkiler kurduğu Karaman Eyaleti şehirlerinin kapıları tamamen yüzüne kapanmış olan Cem Sultan için bu ikinci girişim de başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu sırada II. Bayezid’in Eskişehir üzerinden Konya’ya ve İskender Paşa’nın da Ankara üzerinden Aksaray’a doğru ilerlediği haberinin gelmesi, Cem Sultan için artık her şeyin bittiğini anlamına geliyordu. Son gelişmeler üzerine Cem Sultan, az sayıdaki adamlarıyla Aksaray önlerinden ayrılarak 1482 yılının Haziran ayı sonlarında Ereğli üzerinden (o yıllarda Osmanlı sınırları dışında kalan) Taşeli bölgesine geçmek zorunda kaldı. Takip eden günlerde ise Osmanlı birlikleri Konya ve Aksaray bölgelerinde kontrolü kolayca ele geçirmeyi başardı.
1495 yılında ölen ve daha sonra cenazesi İtalya’dan Osmanlı ülkesine gönderilen Cem Sultan’ın Bursa Muradiye’deki mezarı.
Anadolu’da bir şey yapamayacağını anlayan ve Taşeli bölgesine çekilen Cem Sultan son olarak şansını bir de Rumeli taraflarında denemeyi düşündü. Osmanlı’nın Avrupa topraklarına geçebilmek için de Rodos şövalyeleri bir anlaşma yaptı. Ancak, 30 Temmuz 1482’de Rodos’a gelen Cem Sultan, bu tarihten sonra bir daha Osmanlı topraklarına dönemedi. Zira Rodos şövalyeleri Cem Sultan’ı, Rumeli toprakları yerine önce Fransa’ya oradan da Vatikan’a götürdüler. Böylece Cem Sultan’ın, 24 Şubat 1495 tarihinde İtalya’da Castel Capuana’daki ölümüne kadar devam edecek olan Avrupa macerası başlamış oldu.
Osmanlı tahtına çıkabilmek iki defa girişimde bulunan Cem Sultan’ın, daha önce sancak beyi olarak yönettiği Konya ve Aksaray gibi şehirler tarafından reddedilmesinin elbette bazı sebepleri olmalıdır. Evvela Karaman Eyaleti halkının, 1481 yılındaki başarısızlıktan sonra, pozisyonunu İstanbul’da tahtta oturan ve galip gelmiş olan II. Bayezid lehine alması, gayet normaldir. İkinci olarak bu kardeş mücadelesine sahne olan bölgenin ve şehirlerin zarar görmesi kesin olduğundan halkın böyle bir sonuçtan uzak durmaya çalışması da oldukça anlaşılır bir şeydir. Zira yanlış tarafta olanların, olaylar bittikten sonra cezalandırılması kaçınılmazdır.
1520 tarihli Tahrir Defteri’nde, Cem Sultan’a kapılarını açmayan ve II. Bayezid’e sadık kalan Aksaray halkının avarız vergisinden muaf tutulduğunu belirten kayıt. Defterin orijinali İstanbul’daki Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır.
Cem Sultan’ın 1481 yılında giriştiği ve ağır bir mağlubiyet alarak Mısır’a gitmek zorunda kaldığı ilk harekatı sonunda, Konya şehrinin oldukça zarar görmüş olması, 1482 yılındaki ikinci harekatta bu şehrin Cem Sultan’a kapılarını açmamasında kesinlikle etkili olmuş olmalıdır. Aynı durum Aksaray şehri için de geçerlidir. Aksaray halkının sonunda şehrin zarar görmesi kesin olan bu kardeş mücadelesinde, iktidardaki kardeşin yanında yer alması ve kapılarını Cem Sultan’a açmaması oldukça mantıklıdır. Diğer taraftan Aksaray’ın Cem Sultan’a kapılarını açmamasında, Aksaraylı Cemali ailesi mensuplarının Amasya yıllarından beri II. Bayezid’in yanında olmaları da etkili olmuş olmalıdır. Zira bu aile mensupları, II. Bayezid ile birlikte Amasya’dan İstanbul’a gelmiş ve Osmanlı merkez bürokrasisinde etkili makamlara yükselmeye başlamıştır. Bu aileye mensup Cemal-i Halveti’nin Cem Sultan’ın desteklenmemesi için Karaman Eyaleti’ndeki bazı şeyhlerle görüşmüş olması, bölge halkının II. Bayezid tarafına meyletmesine tesir etmiş olabilir. Ayrıca Cemal-i Halveti’nin oğlu Piri Mehmed Paşa’nın kariyerindeki hızlı yükselişi hatırlanırsa, bu tesirin oldukça kuvvetli olduğu anlaşılacaktır.
Aksaray ve Konya halkının 1482’de kapılarını Cem Sultan’a açmamaları ve II. Bayezid lehine pozisyon almaları, bu iki şehrin daha sonraki yıllarda İstanbul tarafından ödüllendirilmelerini de sağlamıştır. 1520 tarihli bir Tahrir Defteri’nde aynen şu ifadeler yer almaktadır: “Nefs-i Aksaray halkı Cem Çelebi merhum ile Karaman oğlu üzerlerine gelicek istikamet etdikleri sebebden avarızdan muafiyet içün Sultan Bayezid Han’dan muafiyet name verilmiş badehu Padişah-ı alem-penahdan mukarrer name verilmiş.” Osmanlı Arşivi’ndeki bu ve benzeri kayıtlardan anlaşıldığına göre, bu davranışları sayesinde, Konya şehri gibi Aksaray şehri halkının da uzun yıllar boyunca avarız gibi bazı vergileri affedilmiş ve bu muafiyet Yavuz ve Kanuni dönemlerinde de devam etmiştir.
Seçilmiş Kaynakça
-
İsmail H. ERTAYLAN, Sultan Cem, İstanbul 1951
-
Şerafettin TURAN, “Bayezid II”, DİA, c. 5 (1992), s. 234-238
-
Mahmut H. ŞAKİROĞLU, “Cem Sultan”, DİA, c. 7 (1993), s. 283-284
-
Yusuf KÜÇÜKDAĞ, II. Bayezid Yavuz ve Kanuni Devirlerinde Cemali Ailesi, İstanbul 1995
-
Yusuf KÜÇÜKDAĞ, Cemalî Ailesi, Ankara 2017
-
Mehmet Can ŞİMŞEK, Şehzade Cem ile II.Bayezid Arasındaki Taht Mücadelesi ve Bu Mücadelede Etkili Devlet Adamlarının Rolü, Kocaeli 2021 (Yüksek Lisans Tezi)
-
Himmet KONUR, “Amasya’dan İstanbul’a Saltanat Yolunda Bir Şehzade ve Bir Şeyh: II. Bayezid ve Cemal-i Halveti”, Sufiyye, 13 (Aralık 2022), s. 227-243