Ekecik Dağı Definesi (1770)
Ekecik Dağı’nın Kayıp Definesi (1770)
Medeniyetlere ev sahipliği yapan tüm coğrafyalar gibi, Aksaray coğrafyası da çok sayıda antik ve tarihi kalıntıya sahip bir bölgedir. Yapılan arkeolojik kazılarda Aksaray bölgesinde MÖ 9000 yılına kadar uzanan yerleşim kalıntıları bulunmuştur. Bilimsel kazılarda çok sayıda yerleşim yeri tespit edildiği gibi muhtelif dönemlere ait değerli objeler de keşfedilmiştir. Aksaray bölgesinde bulunan arkeolojik ve tarihi objeler, günümüzde İstanbul, Ankara, Niğde ve Aksaray’daki müzelerde sergilenmektedir.
Osmanlı Devleti döneminde de tarihi eserler (asar-ı atika) hemen hemen herkesin ilgisini çekmiştir. Özellikle define (gömü) ve hazine merakı, bugün olduğu gibi o dönemde de halkın ve yöneticilerin ilgisini çokça cezbetmiştir. Arşiv belgelerinde, Osmanlı Devleti’nin değişik bölgelerinde keşfedilen definelerle ilgili çok sayıda belge bulunmaktadır. Belgelerden, Osmanlı’nın klasik dönemlerinde bulunan definelere ya bulanların ya da devlet yöneticilerinin el koyduğu anlaşılmaktadır. 19. Yüzyılda ise İstanbul’da Müze-i Hümayun’un (Arkeoloji Müzesi) kurulmasıyla birlikte, eski eserler ile değerli buluntular müzelere konulmaya başlanmıştır.
1770 yılında Aksaray’da böyle bir define bulunduğunu, Osmanlı Arşivi belgelerinden öğreniyoruz. Aksaray Sancağı’nın Eyübeli (Ortaköy) Kazası’nda Ekecik Dağı’ndaki bir bölgede, yedi küp altın ile bir büyük kazan dolusu altın keşfedilir. Belgelere göre keşfi yapanlar Ekecik Dağı çevresinde yaşayan Mihmatlı aşiretinden otuz kişidir. Bu kişiler bir ay boyunca kazı yaparak kargir (taş) bir yapıyı ortaya çıkarırlar ve yapının kubbesinde bir delik açarak içeriye girerler. İçeride içi altın dolu yedi küp ile yine içi altın dolu büyük bir kazan bulurlar.
Kaşifler defineyi dışarıya çıkarmaya çalışırken bölgenin ileri gelenlerinden Pirioğulları durumdan haberdar olur. Hemen kazı yerine gelen Pirioğulları, defineye el koyar ve bilinmeyen bir yere saklarlar. Ayrıca Pirioğulları, kaşifleri önce hapsederler ve daha sonra da konuşmamalarını tenbih ederek serbest bırakırlar. Fakat bu olayın dedikodusu hemen yayılır. Olayı haber alan Nevşehir’deki vakıf mütevellilerinden Hacı İbrahim Bey adlı biri, durumu İstanbul’a saraydaki bir tanıdığına bildirir. Eyübi Hüseyin Haseki adlı saraydaki bu kişi de durumu üstlerine arz ederek definenin ortaya çıkarılması ve Pirioğulları’ndan alınması görevine talip olur.
Osmanlı Arşivi’nde bu define konusunda başka bir belgeye ve bilgiye rastlanmamaktadır. Yani Ekecik Dağı’nda bulunan definenin akıbeti meçhuldür. Aşağıda, Ekecik Dağı’nda bulunan define ile ilgili iki adet belge paylaşılmıştır. 1770 yılına ait olan bu belgelerin orijinalleri, İstanbul’daki Osmanlı Arşivi’nde bulunmaktadır.
Aksaray Sancağı’nın Eyübeli Kazası’ndaki Ekecik Dağı’nda bulunduğu rivayet edilen define hakkında, Eyübi Hüseyin Haseki’den Sadaret’e gönderilen yazı. (1770)
Aksaray Sancağı’nın Eyübeli Kazası’ndaki Ekecik Dağı’nda bir define bulunduğunun haber verildiği hakkında, Sadaret’ten Padişah III. Mustafa katına arz olunan yazı. (1770)